Skip to main content

Uygarlık tarihi içinde oldukça önemli bir yere sahip olan ‘’Bizans’’; en net şekliyle ifade etmek gerekirse, Doğu topraklarında Hristiyanlığı kabul ederek varlığını sürdüren Roma İmparatorluğudur. Yani; aslında tarih sahnesi içerisinde bizim ‘’Bizans’’ yada ‘’Bizanslılar’’ olarak bahsettiğimiz bir uygarlık yada halk yoktur. Roma’nın Hristiyanlıkla birlikte devam eden sürecini ‘’Bizans Dönemi’’ olarak ele alır,yorumlar ve inceleriz.

Anadolu’yu da kapsayan geniş bir coğrafyada neredeyse bin yıllık bir tarihsel süreç yaşayan bu uygarlığın ilk imparatoru I.Konstantinus’tan, son imparator XI. Konstantinos Palailogos’a kadar imparatorlar daima ‘’Roma imparatoru’’ unvanı kullanndılar ve halk da ‘’Romalılar’’ olarak anıldı.

19. yüzyıla gelindiğinde ise tarihçiler bu uygarlığa ‘’Bizans ‘’ismini verdiler.
Bizans Dönemi incelenirken, sanat tarihi içerisinde bazı disiplinlerden dolayı üç ana döneme ayrılarak ele alınmaktadır. M.S. 330 yılından 1453 yılına kadar 11 yüzyıllık bir tarihsel süreci kapsayan ‘’Bizans İmparatorluğunun sanatını da ‘’Bizans Sanatı’’ olarak tanımlarız. Bizans Dönemi’nin Erken Bizans, Orta Bizans ve Son Bizans olarak ayırdığımız üç döneminde de oldukça fazla incelenecek yapı, sanatsal faaliyetler, mimari eserler ,resim ve heykel sanatının en güzel örneklerine rastlarız. Bu üç dönem içinde, Bizans’ın mimari eserleri olan yapılarda; plan tiplerinden yapıların inşaasında kullanılan malzemelere,yapının içindeki süslemelerden(mozaikler,freskler,heykeller) sanatsal üsluplarına kadar her alanda dönemler boyunca oldukça fazla gelişme olmuştur ve Son Dönemde en üst kademesine ulaşmıştır.‘’Bizans Rönesansı’’ olarak adlandırılan son dönem kısa da sürse oldukça parlaktır çünkü IV. Haçlı seferi sonrası 1261’de Latinlerden geri alınan Konstantinopolis’te üst sınıflarca kültür ve sanat adına yatırımlar yapılmıştır.Yeni mimari eserler yapacak güçte olmasalar bile var olan yapıları onararak, bazı eklemeler yaparak günümüze ulaşan eserler bırakabilmişlerdir.

Şimdi Bizans’ın son dönem eserlerinden olan ve günümüzde cami yapısı olarak anılan ‘’Pammakaristos Kilisesi’’ni inceleyelim.Yapının 1292-1294 yılları arasında, VIII.Mikael’in yeğeni Mikael Glavas tarafından yaptırıldığı devrin şairleri tarafından ifade edilmiştir.Bu kilise yapısı ‘’Pammakaristos’’(Tanrı’nın Kutsal Annesi) Meryem’e adanmıştır. Yapı Latin işgali sonrasında eski bir yapının malzemelerinden yararlanılarak inşa edilmiştir. Ayrıca ana yapıya bitişik durumda olan Parakklesion (Bizans mimarisinde kullanılan ve kiliseye bitişik şekilde yapılan şapellere verilen isim), Mikael Glavas’ın eşi Maria tarafından yaptırılmıştır.

Yapının son Bizans Devri’nde yapılan iki farklı bölümü bulunmaktadır; ilki kuzeydeki dehlizli plan tipine sahip olan kilise, ikincisi ise; kapalı yunan haçı planlı ‘’Parekklesion’’dur. Kilise, Haliç’e bakan manzaralı bir set üstüne inşa edilmiştir ve naos (ana mekan) altında 28 adet sarnıç yer almaktadır.

1937-1938 Restorasyon öncesi ve sonrası Fethiye Camii, fotoğraflar: Nicholas V. Artamonoff

Üç bölümlü olarak inşa edilen yapı; önce ana kilise, sonra şapel en son olarak dış narteks (dış bahçe) şeklinde yapılmıştır.Yapının plan tipi genel olarak kapalı yunan haçı kabul edilse de bunu doğrulayamayız, çünkü iç mekanıyla ilgili günümüze dek çözülemeyen problemlere sahiptir. Kubbe altı mekanı apsis yönü hariç üç taraftan tonozla basık dehlizlerle çevrelenmiş durumdadır, ancak hac tonozlu olsaydı bu tonozların kubbe kasnağının eteğine kadar yükselmesi gerekirdi. Ana kubbe çatı seviyesini geçerek bir kule gibi yükselen orta bölümün üstünü örter ve kulenin apsis hariç üç cephesinde açılan pencereler orta mekanın aydınlanmasını sağlar. Kilisenin üç bölümü arasında devir farkı yoktur, tam olarak belirlenemeyen bir bölümünde ise Mikael ve eşinin mezarları yer almaktadır.


Fethiye Camii planı, Osmanlı dönemi eklemeleri ile birlikte, Hawkins’den ve Mango’dan sonra, 1964.

Manastırın kiliseleri 16. yy. sonunda Azerbaycan ve Gürcistan’ın fethi anısına “Fethiye” ismiyle camiye çevrilmiş ve yapı günümüze kadar bu isimle gelmiştir. Yapı İstanbul’un fethinden sonraki dönemde bazı değişiklikler yapılıp, mihrap eklenerek camiye çevrilmiştir. Bugün Fethiye Camii olarak bilinen yapı İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunmaktadır. Cami olarak kullanılan ana kiliseden ayrılmış olan hac planlı küçük yapı Parekklesion (Mezar Şapeli) , kubbesinde bulunan mozaikler nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne bağlıdır.

Fethiye Camii, Parekklesion Bölümü

KAYNAKÇA

• Doç.Dr. Yılmaz Büktel, Bizans Mimarisi Notları

• https://islamansiklopedisi.org.tr/bizans

• https://www.tarihlisanat.com/pammakaristos-manastiri-fethiye-camii/

Yanıt Bırakın