Skip to main content

‘‘Fakat bundan sadece yüzyıl sonra bile Arap ne sen ne ben ne savcı ne komiser… Yani şairin dediği gibi gene yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak.’’

Nuri Bilge Ceylan sinemasının yalnız ve güzel ülkesi olan Anadolu’nun anlatıldığı ara ara izleme ihtiyacı duyulan bize ait bir film. Bir Zamanlar Anadolu’da 2011 senesinde başrollerinde Muhammet Uzuner, Ahmet Mümtaz Taylan, Yılmaz Erdoğan ve Taner Birsel’in oynadığı Nuri Bilge Ceylan sinemasının altıncı filmi.  

Filmde savcı,polis ve doktorun cinayet soruşturması için yaptığı mesai üzerinden bir Türkiye portresi sunulmaktadır izleyiciye, konuşmalar mekanlar tepkiler aslında çok yakından tanıdığımız, ama bu gerçekten yaşadığım bir durum diyebileceğimiz kadar iyi bir gözlemin sonucu bizim filmimiz. Film aranan cesetin peşinde bozkırda üç arabanın yolculuğuyla ilerliyor. Bozkırın, karamsar havaların ve ışık kullanımının sunduğu görüntüler hayranlık  uyandırıcı, sinematografik olarak izleyiciyi doyuran bir film.

Diyalogların fazla olarak kullanıldığı, karakterlerin ağzına tam oturan cümleler seçilmiş, Bu durum senaryonun üç isim Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan ve Ercan Kesal tarafından yazılmasının avantajları olarak görülebilir. Aynı zamanda film Ercan Kesalın doktor olarak görev yaptığı köydeki deneyimlerinide barındırmktadır.

 Film izlendiğinde, ya da kadrosuna bakıldığında erkeklerin dünyasını anlatıyor gibi gözükse de aslında tüm karakterlerin kadınlarla, yaşanmışlıklarıyla ilgili sıkıntıları gösterilmekte, kadınlar hikâyenin merkezinde bulunmaktadır. Özellikle yukarıdaki görselde gösterilen sahnede köyün muhtarının kızı elinde bir mum ve tepsiyle içeri girer çay uzattığı her bir erkeğin yüzünde kadın yansımasını görürüz. Kimi yüzüne bakmaya çekinir, kiminin ise gözü üstünden ayrılmaz, ya da cinayet zanlısı gibi kendine engel olamaz ve ağlamaya başlar. Filmin bir diğer kadın sahnesi ki filmin en etkileyici sahnelerinden birisidir, karısı intihar eden savcının doktorla olan diyalogu.

+ ya doktor, bir insan bi başkasını cezalandırmak için hakkaten kendini öldürebilir mi doktor? olabilir mi böyle bir şey ya, he?

– zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu, savcı bey?

Ve ceset sahnesi, daha doğrusu cesedin bulunduğu ve arabaya taşındığı sahne. Sahnenin başında toprak yüzeyinde belli belirsiz görülen insan başı ve havlamaya başlayan köpek.  Açılış sahnesinde kurbanın öldürülmeden önce yemek verdiği köpeği görmek güzel ayrıntı. Prosedür işlemleri yapıldıktan sonra sıra cesedin arabaya konulduğu etkileyici sahnede. Bu sahneyi Nuri Bilge Ceylan ‘bir tür Türkiye manzarası’ olarak nitelendirmiştir. Kimsenin birbirinin işini beğenmediği mevzu bahis bir ölüm değilmişçesine yapılan konuşmalar hareketler ve sahnenin sonunda cesedin yanına konulan üç kavun…

Bir Zamanlar Anadolu’da insanın hüzünlü içe dönük zamanlarında belli aralıklarla açılıp tekrardan izleme keyfi sağlayan çok değerli bir yapıt. Yazıyı okuduktan sonra filmi izlemediyseniz şiddetle izlemenizi tavsiye eder, araba sahnesini ve Neşet Ertaş’tan Allı Turnam türküsünü şöyle bir köşeye iliştirir iyi günler dilerim.

Yazarımız Livanur Akdeniz’e teşekkürlerimizle.

Yanıt Bırakın