Son Akşam Yemeği, İtalya’nın Milano kentinde,Santa Maria Della Grazie Manastırı’nın yemek salonunda bulunmaktadır.
Günde pek çok kez rahipler Manastır Yemekhanesi’ne gelecek,sakin şekilde yemeklerini yiyecek ve bu tabloyu izleyeceklerdir.Rahiplerin yemek yediği salona uygun bir resim olması için konu Hz İsa’nın havarileriyle yediği son akşam yemeği olarak belirlenmiştir.1495-98 yıllarına tarihlenen bu eser şüphesiz sanat tarihinin en ünlü resimlerinden biridir. Anıtsallığı ile sanat tarihinde her zaman çok önemli bir yere sahip olmuştur. Günümüzde popüler kültürü de fazlasıyla etkilemiş eserlerdendir. Bu resimde ki poza benzer pozları pek çok film ve dizide de görebiliriz.Şimdi biraz resimdeki öyküden söz edelim:
“Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu. Yemek yerlerken, “Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek” dedi. Bu söz onları kedere boğdu. Teker teker, “Ya Rab, beni demek istemedin ya?” diye sormaya başladılar.
O da, “Bana ihanet edecek olan” dedi, “Elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır. İnsanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlu’na ihanet edenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.”
O’na ihanet edecek olan Yahuda, “Rabbî, yoksa beni mi demek istedin?” diye sordu.
İsa ona, “Söylediğin gibidir” karşılığını verdi. “ (Matta 26;20,25)
Son Akşam Yemeği tablosu bizlere, havarilerin İsa’nın bu sözlerine karşılık verdiği reaksiyonu gösteriyor. Bu havariler Hz İsa’nın en yakın müritleri oldukları için bu sözlere şok oluyorlar.
Bu resmin en önemli sahnesi ise Hz İsa’nın havarilerine ekmek ve şarap yedirdiği kısımdır.Hz İsa ekmeği eline alıp böldükten sonra Havarilerine verirken şöyle der,”Alın yiyin,bu benim bedenimdir.” Daha sonra şaraptan içer ve onlara verirken şöyle der, “Alın bu benim kanımdır.”
Hz İsa’nın eli şaraba uzanırken aynı zamanda bir kaseye doğru uzanıyor ve bu kaseye uzanan başka bir el daha görüyoruz: Hz İsa’ya ihanet edecek olan Judas’ın eli.. Romalılar Hz İsa’ya ihanet etmesi için 30 parça gümüş vermiş ve Judas’ı kandırmışlardır.Judas içinde gümüşlerin olduğu torbayı sağ eliyle tutmakta. Hz İsa’dan geriye doğru çekilmiş,yüzü gölgelenmiş,kendini geri çekiyor fakat aynı zamanda kaseye de ulaşmaya çalışıyor.
Daha önceki Son Akşam Yemeği tasvirlerine baktığımızda masada daha çok boş alan olduğunu ve odada pek çok dekoratif öğe olduğunu görürüz.
Leonardo ise her şeyi yakınlaştırmayı tercih etmiş.Bu sayede dikkatimizi figürlere ve yüz ifadelerine odaklamamızı sağlamış.Dikkatle bakarsak masanın arkasında oda yok neredeyse tüm alanı figürler kaplıyor.
Daha çok figürleri incelememiz gerekirse:
Hz İsa çok huzurlu, dingin ve aşağı doğru bakıyor.Bir eli yukarıya doğru diğer eli aşağıya doğru dönük.
Hz İsa’nın sağ tarafında üçlü grup ve bu grubun içerisinde Judas’ı (Yehuda) görüyoruz. Gölgede kalmış ve sanki bizden uzaklaşıyor. Judas’ın arkasında Hz İsa’nın koruyucusu Aziz Peter’i (Petrus) görüyoruz. Elinde tuttuğu bir bıçak var ve yüzündeki ifade “O kim? Seni savunmalıyım.” der gibi. Bu üçlü grupta Judas (Yehuda),Aziz Peter’den sonraki kişi Aziz John (Yuhanna) olmalı. Kadere boyun eğmiş gözüküyor, gözleri kapalı.
Bize göre sağ tarafta olan üçlü grubun ifadeleri ise oldukça ilgi çekici. Duvar kenarında Simon’u görüyoruz. Simon’un beden dilinden neler olduğuna anlam veremediğini ve hayretler içerisinde kaldığını anlıyoruz.Bu grubun ortasında on iki havariden Thadeus’u görüyoruz.Sağ elini kendi bedenine çevirmiş.Sanki kendisinin böyle bir şeyi asla yapmayacağını anlatıyor gibi. Yüzü Simon’a dönük, Simonla konuşuyorlar.Bu grubun son figürü mavi elbise giymiş olan Matthew’dir (Matta). İki elini koluyla beraber Hz İsa’nın olduğu yöne doğru çevirmiş ve Thadeus’un ve Simon’un konuşmalarının arasına giriyor gibi bir ifadesi var.
Leonardo bir kişinin karakterini, ruhunu yansıtmak için bedeni ve beden dilini etkin bir şekilde kullanıyor.Bu resimde de dört tane üçlü grup oluşturmuş. Bu figürler adeta birbirleriyle örülmüş gibi ve etkileşim halinde tüm figürlerin surat ifadeleri çelişiyor ve resimde adeta bir kargaşa ortamı oluşturuyor.
Bu grupta oldukça dikkat çekici. Thomas yukarıyı işaret ediyor ve adeta ”Bu Tanrı’nın bir takdiri mi, aramızdan birinin sana ihanet edecek olması Tanrı’nın bir planı mı?” Bu parmak aynı zamanda Hz İsa’nın çarmığa gerildikten sonraki yarasına işaret ederek onun ileride yeniden dirilmesini de ima ediyor.Sonra Philip ve James Major (Büyük James) yan yana duruyorlar.Biri kollarını açmış diğeri ellerini birleştirmiş.
Resimde en çok hissedilen Hz İsa’nın kutsallığı,Hz İsa ortada sükunet içinde duruyor.Bütün perspektif çizgileri onu öne çıkarıyor.
Resmin yapım tekniğinden ve kullanılan malzemelerden bahsedicek olursak:
Oran ve orantı konusunda Sanat tarihinin en meşhur resimlerinden biridir. Bunu İsa’nın başına bakarak anlayabilirsiniz. İsa’nın başını merkez olarak kabul edersek, resmin her köşesine eşit uzaklıkta olduğunu görürüz. Resim günümüzde oldukça kötü durumda.1498’de yapıldığında çok daha farklı gözüktüğünü düşünmek mümkün. Resmin şuanda kötü olmasının sebebi Leonardo’nun geleneksel fresk tekniği kullanmak yerine burada yağlı boya ve temperanın karışımını denemiş olması. Geleneksel fresk tekniğinde fresk yaş sıva üzerine uygulanır oysa Leonardo burada kuru sıva üzerine boyadığı için boya duvara tam olarak işlememiş. Dolayısıyla boya karışımı ve uygulanmış olan teknik resim yapıldıktan kısa bir süre sonra bozulmaya başlamış. Fakat hala çok şanslıyız figürleri ayırt edebiliyoruz.
Yazarımız Rümeysa Kara’ya teşekkürlerimizle.