Alelade herhangi bir yere girdiğimizde karşımıza çıkabilen bu ünlü tablonun hikayesinin ne olduğunu ve başına neler geldiğini hep beraber inceleyelim.
İlk olarak sanat tarihinin kurallarından birini söylemem gerekiyor. Sanatçı eserini bitirdiği zaman eser yaratıcısından bağımsız hale gelir ve tamamen farklı bir hayat yaşar. Peki Mona Lisa’nın hayat hikayesi neydi?
Mona Lisa tablosunun sergilendiği Louvre Müzesi eserlerini korumak düşüncesiyle cam kaplama ile sergilenmesine karar veriyor. Dönemin sanat tarihçileri ve eleştirmenleri bu fikre şiddetle karşı çıkıyor. Eserlerin detaylarının ve gerçekliğinin görülemeyeceğini ve ziyaretçinin eserlere bakmak isterken kendi yansımasını göreceğini söylüyorlar. Fakat tepkileri pek işe yaramıyor ve Louvre Müzesi bildiğini okuyup eserleri cam korumayla sergiliyor. İnsanlar bu teknikle sergilenen eserlerin nasıl gözüktüğünü merak ettiği için müzeye akın ediyor ve sanatçılar eylem amacıyla giderek eserlerin karşısında sakal traşı oluyorlar.
21 Ağustos 1911 yılında, daha öncesinde eserleri cam koruma altına almakla görevli çalışanlardan Vincenzo Peruggia müzeye giriyor.Vincenzo İtalyan sanatçıların eserlerinin Fransız müzesinde sergilenmesini istemiyor olmalı ki o gün müzeye gidiş amacı bir eseri çalmaktı.Başka bir eser çalmak için müzeye girdiği halde gözleri Mona Lisa’ya takılıyor ve aniden onu çalmaya karar veriyor.Vincenzo Peruggio Mona Lisa’yı kolaylıkla duvardan söküp çıkarıyor. Eser 77×53 cm boyutlarında olduğundan dolayı paltosunun içine sokarak müzeyi terk ediyor. Maalesef o zamanlar müzeler günümüzdeki gibi korunmuyordu.
Müzede eserin yokluğu anlaşılınca kapılar hemen kapatıldı.Bütün ziyaretçilerin ve personelin ifadesi alındı ve altmış dedektif tutuldu.Dedektiflerden biri eserleri cam koruma içine alan insanların listesini istedi.Hepsini sorgulamak istiyordu.Vincenzo Peruggio merkeze gelmeyince dikkatleri üstüne çekti.Ardından polis onu buldu .Polisler o gün Perggio’nun işe iki saat geç kaldığını fark edince bir kenara not ettiler.İki yılın sonunda Mona Lisa bulundu ve tekrar eski yerini aldı.Fakat kayıp olduğu süre zarfında Mona Lisa o kadar ünlenmişti ki müzedeki boşluğu bile ziyaret ediliyordu .Gelelim Mona Lisa’nın gerçek hikayesine:
Leonardo Da Vinci yıllar önce ayrıldığı Floransa’ya 1502 yılında geri döner.Lenardo’nun şehre döndüğünü öğrenen varlıklı Francesco Di Giocondo adında bir adam eşi Mona Lisa’yı resmetmesi için usta sanatçının kapısını çalar.Teklifi kabul eden Da Vinci ise sanat tarihinin en meşhur eserlerinden birine 1503 yılında başlar.Leonardo’nun resim üzerinde tam 4 yıl çalıştığı ve bir türlü bitiremediği söylenir.Bunun sebebi ise bu eserin uygulaması zor ve sabır gerektiren Sfumato tekniğiyle yapılmasıdır.
Mona Lisa,tüm unsurlarıyla tam bir Rönesans resim sanatı örneğidir.İlk bakışta anlaşılması güç bir yüz ifadesine sahiptir eser.Kaldı ki eserin bu kadar konuşulmasına sebep verenlerden biri de figürün dudaklarından başlayıp tüm yüzüne yayılan bu gizemli ifadedir.
Vasari’nin notlarında Mona Lisa’nın ruh haline ilişkin şunlar yazar:
“Çok güzel bir kadın olan Mona Lisa’nın resmini yaparken,modelinin keyfi dört dörtlük olsun ve genellikle portlerine yüklediği melankoli uzak dursun diye,şarkıcı ve çalgıcıları ya da soytarıları çalıştırmıştır.Sonuç olarak Leonardo’nun bu resminde öyle hoş bir gülümseme vardır ki insana özgü olmaktan çok tanrısal görünür.”
Leonardo’nun onu güldürmek için neden bu kadar çaba harcadığını bilmiyoruz. Tablodaki küçük detaylara bakınca figürün başında siyah bir tül olduğunu görüyoruz. Bu tabloya hayat veren Lisa Gherardini’nin 1499’da kızını kaybettiği ve resmedildiği dönemde hala yas tuttuğu,tülü de bu yüzden örttüğü söylenir.Birinin tam manasıyla gülümseyememesi için çok haklı bir sebep.
Tablo hakkındaki en yaygın efsanelerden biri de figürün gözlerine ve tablonun geneline dağıtılmış bazı harflerle rakamlar olduğudur.Ancak bu söylemlerin tamamı kurgudur.Eser ahşap üzerine yağlı boya olduğundan resmin yapılışından kısa bir süre sonra boyanın kılcal çatlaklar oluşturarak deforme olması olağandır..Leonardo’nun tablosundaki bozulmalar,bugün L ve S harflerine ya da 7 ve 2 rakamlarına benzetilerek üzerinden bir takım efsaneler yaratılmaktadır.
Öneri: Eğer Mona Lisa gibi Rönesans sanat eserlerini merak ediyorsanız Celil Sadık-Uygarlığın Ayak İzleri kitabını okuyabilirsiniz.
Yazarımız Rümeysa Kara’ya teşekkürlerimizle.