Skip to main content

RÖNESANS NEDİR?

Rönesans; İtalyanca “Rinascita/Rinascimento”, Fransızca “Rönesans” yani “Yeniden Doğuş” anlamına gelir. Rönesans kelimesi, ilk kez dini bir terim olarak kullanılmıştır, yaşamını yitiren bir kişinin yeniden hayata gelmesine verilen isimdir.
Yenilenme “regenatation” kelimesi ile eş anlamlıdır; gerçek anlamda ölüp dirilmek değil, günahlardan arınma gibi bir anlama sahiptir. Sanat tarihinin öncü isimlerinden olan Giorgio Vasari de Rönesans tarihi sanatını tanımlarken “rinascita” sözcüğünü kullanmıştır.
Bizim kullandığımız haliyle ise “Rönesans’” kelimesi 1860 yılında ilk defa Jacop Burçlarda “İtalya’da Rönesans Kültürü” adlı eserinde kullanılmıştır.

ORTAÇAĞ’IN BİTİŞİ ,RÖNESANS’IN DOĞUMU

15.yy’a girerken zengin tüccar sınıfının oluşmasıyla toplumsal yapının değişmesi ve Hümanizma düşüncesinin doğuşu, Ortaçağ kültürünün sonunu getiren noktalardan biri olmuştur. Bu sürecin dinamikleri kültürel tüm yapı ve kurumları kökünden değiştirmiş ve sanat faaliyetlerine açıkça yansımıştır. Hümanist düşünce yaygınlaşarak skolastik felsefenin sonunun gelmesine sebep olacak ve bu değişim de sanat alanında Rönesans’ın doğmasına etken olacaktır. Sanat patronlarının değişime uğramasıyla, sanat konuları da değişerek aziz ve kral portrelerinin yerini zenginleşen tüccar ailelerinin resimleri almaya başlamıştır. Bu değişimden teknikler de payını almış, vitray ve kitap resimleri yerine, yağlıboya tuval resimleri ortaya çıkmıştır.
Mimari de Ortaçağ karakterinden tamamen farklılaşarak, hem biçim hem işlev yönünden yeni bir şekil alacaktır. Ayrıca; 15.yy Avrupa’sında siyasi ve kültürel açılardan radikal değişimler meydana gelmiştir. Çağın Avrupa’sını oluşturan monarşilerin kendi içlerinde parçalanmaları, süregelen savaşlar haritaların değişmesine yol açmıştır. Bu savaşlar içinde en önemlisi, yüzyıllardır devam eden Reconquista (8.yy’da İber Yarımadasına yerleşen Emevilerin 1492 yılına kadar süren hakimiyetleri süresince, İspanya’nın yeniden Hıristiyanlaşması için dalgalar halinde gerçekleşen uzun soluklu askeri hareket) hareketinin son aşaması olarak İspanya’daki Müslüman hakimiyetine son verilmesidir.
Bu yıl içinde, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfetmesi de Avrupa’nın kaderini değiştirerek tarihte yeni bir sayfa açacaktır. İstanbul’un fethiyle beraber Avrupa’ya yaklaşan Türkler, Hıristiyan dünyası karşısında en büyük tehdit unsuru halini almıştır. Bu nedenle, ticaret yoluyla zenginleşen Akdeniz kıyısındaki şehir devletlerinin Türklerden korunması ihtiyacı belirmiştir.
Tüm bunlarla beraber Avrupa’da modern çağ oluşumuna hazırlık niteliğinde olan keşifler çağı başlamıştır. 14-15.yy’da başlayan ticari ve ekonomik büyüme ile birlikte ilerleyen kültür ve sanat hareketleri, ticaretle zenginleşip güç kazanan ailelerin hamiliğinde büyük ivme kazanmıştır. Rönesans sanatı da böyle bir çevrede, Floransalı güçlü bir banker olan Mediciler’in inisiyatif ve destekleriyle doğacaktır.

Rönesans terimi yeniden doğuş veya diriliş anlamına gelir. “Daha 14.yy’ın ortalarından itibaren, İtalya ve başka bölgelerdeki birçok bilgin, yazar ve sanatçı yeni bir çağda  bir yenilenme, iyileşme, anımsama, yeniden doğuş, yeniden uyanış veya yeniden oluşum çağında yaşadığını ifade etmek için bu yenilenme metaforunu (imgesini) kullanmaya başlamış; bu aydınlık dönemi, “karanlık çağ” olarak adlandırdığı dönemden kesin bir biçimde ayırmıştı.” Bu şekildeki bir yeniden doğuş düşüncesi İtalya’da Giotto zamanından başlayarak yeşermeye başlamıştır.
Rönesans, Haçlı Seferleri sonrasında, İtalya kent cumhuriyetlerinin doğu ticaretine doğrudan katılmanın sağladığı maddi imkanlar temelinde yükselen bir siyasi ve iktisadi canlılık halidir. Bu anlamda Rönesans’ı, bu tarihi temel üzerinde ortaya çıkan, Ortaçağ koşulları içerisinde bir yenilenme, Roma mirası ile ilişki kurma çabasının siyasi, entelektüel ve estetik ifadesi olarak tanımlayabiliriz.

RÖNESANS DÖNEMİ SANATÇILARINDAN SANDRO BOTTİCELLİ


1 Mart 1445’de İtalya’nın Floransa şehrinde dünyaya gelen sanatçının asıl adı, Alessandro di Mariano di Vanni Flipepi’dir. Babası Mariano Flipepi tarafından bilinçli bir şekilde ve bir yere çırak olarak başlamadan öğrenebileceği her şey öğretilerek yetiştirilmiştir. İyi bir çıraklık eğitimi alan Sandro Botticelli, babasının yakın arkadaşı olan kuyumcu ve zanaatkar Botticelli’nin yanına çırak olarak verilir. Botticelli ismi kuyumcu olan  ustası Botticelli’den gelmektedir. O dönemde kuyumcular ve ressamlar sürekli etkileşim halinde oldukları için Sandro bütün ilgisini desen sanatına vererek resme hayran olup resim sanatına yönelmiştir. Resim sanatına yöneldikten sonra İtalyan ressam Flippo Lippi’nin öğrencisi olur ve ilk yıllarında Flippo Lippi’den etkilenerek çalışmalar yapsa da, sonraki eserlerinde Verrocchio’nun etkilerine rastlanmaktadır. Kısa zaman sonra Sandro’nun yetenekleri gelişir ve daha genç yaştayken Mercanzia’da Antonio ve Piero Pallaiuolo tarafından yapılmış resimlerin arasına bir figür yapmıştır. Botticelli, Fra Flippo Lippi’nin ve Verrocchio’nun öğrencisi olduktan sonra 1470’de kendi atölyesini kurmuş ve yaptığı eserlerle Fransa’da ün kazanmaya başlamıştır. Sanatının en parlak dönemlerini Medici ailesi korumasında yaptığı çalışmalarla sürdürdüğü 1480-90 yıllarında yaşamıştır. Bu dönemdeki çalışmaları çoğunlukla Rönesans’ın hümanist değerleriyle işlenen ve orta çağ sonrası dönem konularını anlatan mitolojik eserlerdir.
Sanatçı, Medici ailesi için ; Pallas ve Kentaur, Venüs ile Mars, Venüs’ün Doğumu ve Primavera (İlkbahar) gibi mitolojik konulu resimler yapmıştır.
Bunların dışında ’’Meryem’in Taç Giymesi’’ gibi dini içerikli resim siparişleri de almıştır.
Botticelli, 1475’de Banker Guaspare di Zanobi del Lama’nın yaptırdığı şapel Santa Maria Novella’da altar resmi için ’’ Müneccim Kralların Secdesi’’ isimli resmi yapmıştır.
Ancak, kariyerindeki en önemli atılımı 1451 yılında Papa IV. Sixtus’un davetiyle Vatikan’da Sistine Şapeli için çalışma görevi olmuştur.
Papaların portrelerinden ve dini konulardan oluşan programda Botticelli, şapelin yan duvarında Musa’nın yaşamından bir kesit olan ’’Korah’ın Cezalandırılması’’ konusunu işlemiştir. Sandro Botticelli 1510’da hayatını kaybetmiş ve büyüyüp tüm hayatını geçirdiği yerden birkaç metre uzaklıktaki Floransa’da Ognissanti Kilisesi’nde Vespucci ailesinin şapeline gömülmüştür.

SANAT ÜSLUBU VE ESERLERİ

Botticelli, özellikle Yunan Mitolojisinin temel konu ve karakterlerini kendi Rönesans değerleriyle birleştirerek yeni bir resim anlayışı sunmuştur. Eserlerinde renk ve çizgi ön planda yer alırken, figürler anıtsal ve hacimli, kumaşlar ise kıvrımlıdır.
Karakterleri genellikle melankonik ve düşüncelidir, ifade yoğun ve kontrollüdür.
Yalınlık, geometrik kurgu, narin ve gösterişsiz çizgiler, simetri, inandırıcı bir doğa, sevgi ve güzelliğin önemsendiği şiirsellik onun sanatının özelliklerindendir. İtalyan sanatçı ve ressam olan Giorgio Vasari, Botticelli için şöyle der;
“Botticelli, sancakları ve başka kumaşları, renklerin akmadan iki tarafta da görüleceği şekilde malzemeyi örerek nasıl yapılacağını bulan ilk insanlardandı.”

SANDRO BOTTİCELLİ’NİN ESERLERİ

• Aziz John ile Hz. Meryem ve Çocuk

• Aziz Sebastian

• Dante Alighieri

• Genç Kadın Portresi

• Giuliano di’ Medici

• Hz. İsa İçin Ağıt

• Hz. Meryem’in Kitabı

• Hz. Meryem (Nar)

• Hz. Meryem ve Sekiz Melek

• Kırmızı Şapkalı Genç Adam Portresi

• Madalyon Tutan Genç Adam

• Müneccim Krallarının Tapınması

• Melekler

• Mistik Doğuş

• Müjde

• Simonetta Vespucci

• Umutsuz

• Venüs ve Mars • Venüsün Doğuşu

•  La Primavera (İlkbahar)

VENÜS’ÜN DOĞUŞU

Sanatçının , Venüs’ün Doğuşu eseri 1486 yılına tarihlenir. Klasik üslup etkisinde ve Floransa Erken Rönesans kültürünü somut olarak yansıtmaktadır. Resim Medici ailesi tarafından ısmarlanmıştır.

Eserin odak noktasında, güzelliğin ve aşkın koruyucusu Venüs’ü dev bir deniz kabuğu içerisinde görürüz. Bir su perisi tablonun sağ tarafında elinde bir örtüyle Venüs’ü beklemektedir ve soldaki iki rüzgar tanrısı ise üfleyerek Venüs’ü su perisinin olduğu kıyıya doğru sürüklemektedirler. Tablodaki güller Venüs’ü simgelemektedir. Yunan Mitolojisine göre Kronus, babası Uranüs’ü hadım edip cinsel organını denize atar ve deniz döllenmiş olur. Bunun sonucunda da Venüs doğar ve bir deniz kabuğu üzerinde yükselir.

Detaya baktığımızda; beyaz parıltılı ten rengi modellemesi, Venüs’e bir heykel görünümü kazandırmıştır. Ressam, siyah bir çizgiyle konturların üzerinden geçerek, figürlerin resmin yüzeyinden daha ön plana çıkmalarını , onlara bir soğukluk ve netlik kazandırmasını sağlamıştır.


Detaya baktığımızda; rüzgarlar Tanrısı Zephyrus ve esinti Aura, Aşk Tanrıçası’nı karaya uçurmaya çalışıyor. Venüs’ü  karada Mevsim Tanrıçalarından biri olan Horae onun için bir örtü tutarak karşılıyor. Giysileri süsleyen çiçeklerden Hora’nın bir bahar tanrıçası olduğu anlaşılmaktadır.

Detaya baktığımızda; burada tasvir edilen tanrıçanın doğumu değil, onun doğduktan sonra Cythera adasında karaya çıkmasıdır.  Rüzgarların Tanrısı Zephyrus uçar, Aura rüzgarının kolları etrafına sıkıca sarılır. İkisi aşk tanrıçasını karaya sürüklemeye çalışırlar.

LA PRİMAVERA (İLKBAHAR)

Sanatçının, 1482 yılına tarihlenen eseri, Medici’lerden Lorenzo di Pierfrancesco’nun düğünü için ısmarlanmıştır. Burada iki farklı mitolojik hikaye tek bir kompozisyonda birleştirilmiştir.

Resme bakıldığında ilk dikkati çeken ortadaki görkemli kadın figürüdür. Merkezde yer alan kadın figürü, aşk ve güzellik kraliçesi Venüs’tür. Aşk Tanrısı, aşk oklarından birini, zarif bir şekilde yuvarlak oluşturarak  dans eden Üç Güzeller’e nişan alıyor. Aşk tanrıçasının bahçesi solda Merkür tarafından korunmaktadır. Alevlerle kaplı kırmızı bir pelerinle hafifçe bürünmüş olan Merkür, bir kask takıyor ve bir kılıç taşıyor şekilde tasvir edilmiştir ve onu açıkça bahçenin koruyucusu olarak nitelendirmiştir. Tanrıların habercisi olan Hermes, kanatlı ayakkabıları ve iki yılanı birbirinden ayırıp barışmak için kullandığı caduceus asasıyla da tanımlanır.  Botticelli, yılanları kanatlı ejderhalar olarak tasvir etmiştir. Sağdan, rüzgarların tanrısı Zephyr, belinden tutarak ona zorla sahip olmaya çalıştığı su perisi Chloris ile beraber tasvir edilmiştir. Efsaneye göre Zephyrus, aşık olduğu Chloris’e şiddet uygulayarak onunla zorla beraber olur ve evlenir. Yanında yaşadığı şiddet nedeniyle  ağzından çiçekler saçar şekilde tasvir edilen de Chloris yani, Bahar Tanrıçası Flora’dır. Sol tarafta huzurla gülümseyen kadın figürü, Chloris’in gelecekteki, evlilikten sonraki halidir yani Flora’dır. Flora, kucağında Venüs’ün simgesi olan gülleri taşır. Bize göre eserin sol tarafında bulunan üç peri kızı “Üç Güzeller” olarak bilinen Aglaie, Euphrosyne ve Thalia‘dır. Bu üç figür parlaklık, ışıltı ve zarafeti simgeler.


Detaya bakıldığında; Venüs’ün yoldaşları olan Üç Güzeller yuvarlak oluşturur şekilde dans etmektedir. Yanlarında ise; Venüs’ün bahçesini davetsiz misafirlerden koruyan tanrıların habercisi Hermes(Merkür) yer almaktadır. Merkür , kanatlı ayakkabılarıyla ve elindeki  iki yanına yılanların sarıldığı asasıyla verilmiştir.

Detaya baktığımızda; neredeyse tamamı nisan ve mayıs aylarında açmakta olan yüzlerce çiçek ve bitkinin yetiştiği bahar bahçesine bakmakta olan Venüs görünür. Arka tarafında sembollerinden birisi olan Mersin Ağacı yer almaktadır. Venüs , bahçesini koruyan Merkür’ü selamlamak için elini kaldırmıştır ve üzerinde oğlu Cupid aşk oklarını fırlatırken görünür.

Detaya baktığımızda; Üç Güzeller’in üstlerinde tülden elbiseleriyle el ele tutuşmuş şekilde dans ederken birbirlerinin yüzlerine bakmalarını görürüz.

Detaya baktığımızda; Rüzgar Tanrısı Zephyr’in zorla sahip olduğu su perisi Chloris’in bu şiddet karşısında yüz ifadesini ve ağzından çıkan çiçekleri görürüz. Yan tarafta ise; Chloris’in evlendikten sonraki hali olan Bahar Tanrıçası Flora, üzerinde nisan ve mayıs çiçekleriyle süslenmiş elbisesiyle, saçlarında çiçeklerden yapılmış tacıyla ve yüzünde gülümsemesiyle görülür.

Detaya baktığımızda; Bahar Tanrıçası Flora’nın tebessüm eder şekilde tasvir edilen yüzü, başındaki çiçeklerden yapılma tacı ve üzerindeki çiçekli elbisesinin detayları görünür.

KAYNAKÇA

T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, Kültür Tarihi, Eskişehir, Ekim 2011.

Celil Sadık, Rönesans Nedir? Erişim:  https://www.tarihlisanat.com/ronesans/

Celil Sadık, Sandro Botticelli VE Venüs’ün Doğuşu, Erişim: https://www.tarihlisanat.com/sandro-botticelli/

Sandro Botticelli Kimdir?, Erişim:  https://okuryazarim.com/sandro-botticelli-kimdir/

İsmail Coşkun, Modernliğin Kaynakları: Rönesans Üzerine Bir Değerlendirme , Erişim: https://dergipark.org.tr

Paul Faure, Rönesans, Çvr. Hüseyin Boysan, İletişim Yayınları, Temmuz 1992.

Görsel Kaynak, Web Gallery of Art , Erişim: https://www.wga.hu/index1.html

Yanıt Bırakın