SANAT MI MAKİNEDEN ÇIKAR, MAKİNE Mİ SANATTAN?
Mevsimlerin aksine İstanbul’ da sanat dünyası yeniden uyanıyor. Sonbaharın ilk ayıyla birlikte sanat galerileri, müzeler, fuarlar kapılarını sanat severlere açmak için ummalı birer çalışma içindeler. Sanatsever sayısının da ülkemizde her geçen yıl artmasıyla birlikte sanatsal faaliyetlere verilen önemde artıyor. Bu durumun bir sonucu olarak her yıl yeni açılan galeriler ve yeni organizasyonlarla birlikte yeni sanatçılar da kendilerini seyirciye sunma fırsatı yakalıyor. Tablo, plastik sanatlar, video gösterimleri, canlı performanslar gibi birçok alanda farklı farklı tarzlarda eserler artık bu sayede daha rahat seyirciye ulaşabiliyor.
Klasik tarzın dışında çağdaş sanat, dünyadaki gelişmeler ve küreselleşme sürecinin etkisiyle Türkiye’ de de her geçen gün gelişiyor. Bu gelişime en büyük katkıyı da galeriler sağlıyor. Çünkü galerinin ilk önce görevi, sanatı ve sanatçıyı topluma anlatmak ve kazandırmaktır. Bu göevi üstlenen en önemli galerilerden biri de Mixer. Galeri yeni sezonla birlikte yeni adresinde “o+oma+a” isimli sergiyle seyirciye ulaşmaya çalışırken aynı zaman 12.’ si düzenlenen Contemporary İstanbul’ da da yerini alacak. Çağdaş sanatı daha ulaşılabilir kılma ve genç sanatçıları destekleme gibi iki ana misyona sahip galeri yeni sergisinde de bu duruşunu koruyor. Karaköy’ deki yeni mekanında 9 Eylül ile 21 Ekim arasında gezilebilecek sergisinin ana temasını, insan ve makinelerin arasındaki gelişen ilişkinin bir getirisi olarak sanata yansıması oluştuyor. Adını insan ve makinelerin matematiksel etkileşimini inceleyen Otomata teorisinden (Automata Theory) alan sergi, fiktif bir makinenin hikayesini konu alıyor. 17 sanatçının oluşturduğu sergideki eserler, teknoloji ve bilimin desteğiyle oluşturulmuş parçalardan seçilmiş. 1946 yılında ortaya atılan “Buluşçu Manifesto” da idealist estetiğin değişip yok olacağı, yerini bilimsel estetiğe bırakacağı yazar. Bugün geldiğimiz nokta ve bu sergiyi oluşturan temel taşlar bu manifestonun bugün gerçeğe dönüştüğünü göstermekte.
Manifestoda yer alan aktarımlardan en önemli olanı, “icat etmek” eylemine yapılan vurgu ve insan duygularının dramatik eylemlere dönüştürülerek üretilmiş sanat yapıtlarının gerçeğe yönelmelerininin gerekliliğine yapılan vurgudur. Şu belirtilmelidir ki, bu manifesto sadece gelecek için değil geçmişte de sanatı oluşturan şeylerden birini bilimsellik olduğunu savunur, kendi devrinin bilimselliği. Bilimselliği sanatın bir parçası olarak kabul etmek belki geçmiş için zor olacaktır fakat şuan içerisinde bulunduğumuz bu teknoloji çağında sanatın teknolojiden uzak olması da beklenemez herhalde. Çünkü artık eserin oluşmasındaki fikirden kullanılan materyale, oluşan sonuca kadar her şeyin içerisinde bir bilim, bir teknoloji ürünü var. İşte Mixer, bu seneki açılış sergisinde tüm bunları başarıyla sonuçlandırmış sanatçıların eserlerini izleyiciye sunarak fikrin daha da anlamlı hale gelmesini amaçlıyor. Aralarında 2017 ArtBizTech tarafından ilki yapılan bang.Art Innovation Prix’ i kazanların da olduğu serginin her anında sizleri uçsuz bucaksız fikir denizleri bekliyor. Kaçırmamanız dileğiyle.
Mevsimlerin aksine İstanbul’ da sanat dünyası yeniden uyanıyor. Sonbaharın ilk ayıyla birlikte sanat galerileri, müzeler, fuarlar kapılarını sanat severlere açmak için ummalı birer çalışma içindeler. Sanatsever sayısının da ülkemizde her geçen yıl artmasıyla birlikte sanatsal faaliyetlere verilen önemde artıyor. Bu durumun bir sonucu olarak her yıl yeni açılan galeriler ve yeni organizasyonlarla birlikte yeni sanatçılar da kendilerini seyirciye sunma fırsatı yakalıyor. Tablo, plastik sanatlar, video gösterimleri, canlı performanslar gibi birçok alanda farklı farklı tarzlarda eserler artık bu sayede daha rahat seyirciye ulaşabiliyor.
Klasik tarzın dışında çağdaş sanat, dünyadaki gelişmeler ve küreselleşme sürecinin etkisiyle Türkiye’ de de her geçen gün gelişiyor. Bu gelişime en büyük katkıyı da galeriler sağlıyor. Çünkü galerinin ilk önce görevi, sanatı ve sanatçıyı topluma anlatmak ve kazandırmaktır. Bu göevi üstlenen en önemli galerilerden biri de Mixer. Galeri yeni sezonla birlikte yeni adresinde “o+oma+a” isimli sergiyle seyirciye ulaşmaya çalışırken aynı zaman 12.’ si düzenlenen Contemporary İstanbul’ da da yerini alacak. Çağdaş sanatı daha ulaşılabilir kılma ve genç sanatçıları destekleme gibi iki ana misyona sahip galeri yeni sergisinde de bu duruşunu koruyor. Karaköy’ deki yeni mekanında 9 Eylül ile 21 Ekim arasında gezilebilecek sergisinin ana temasını, insan ve makinelerin arasındaki gelişen ilişkinin bir getirisi olarak sanata yansıması oluştuyor. Adını insan ve makinelerin matematiksel etkileşimini inceleyen Otomata teorisinden (Automata Theory) alan sergi, fiktif bir makinenin hikayesini konu alıyor. 17 sanatçının oluşturduğu sergideki eserler, teknoloji ve bilimin desteğiyle oluşturulmuş parçalardan seçilmiş. 1946 yılında ortaya atılan “Buluşçu Manifesto” da idealist estetiğin değişip yok olacağı, yerini bilimsel estetiğe bırakacağı yazar. Bugün geldiğimiz nokta ve bu sergiyi oluşturan temel taşlar bu manifestonun bugün gerçeğe dönüştüğünü göstermekte.
Manifestoda yer alan aktarımlardan en önemli olanı, “icat etmek” eylemine yapılan vurgu ve insan duygularının dramatik eylemlere dönüştürülerek üretilmiş sanat yapıtlarının gerçeğe yönelmelerininin gerekliliğine yapılan vurgudur. Şu belirtilmelidir ki, bu manifesto sadece gelecek için değil geçmişte de sanatı oluşturan şeylerden birini bilimsellik olduğunu savunur, kendi devrinin bilimselliği. Bilimselliği sanatın bir parçası olarak kabul etmek belki geçmiş için zor olacaktır fakat şuan içerisinde bulunduğumuz bu teknoloji çağında sanatın teknolojiden uzak olması da beklenemez herhalde. Çünkü artık eserin oluşmasındaki fikirden kullanılan materyale, oluşan sonuca kadar her şeyin içerisinde bir bilim, bir teknoloji ürünü var. İşte Mixer, bu seneki açılış sergisinde tüm bunları başarıyla sonuçlandırmış sanatçıların eserlerini izleyiciye sunarak fikrin daha da anlamlı hale gelmesini amaçlıyor. Aralarında 2017 ArtBizTech tarafından ilki yapılan bang.Art Innovation Prix’ i kazanların da olduğu serginin her anında sizleri uçsuz bucaksız fikir denizleri bekliyor. Kaçırmamanız dileğiyle.
Özhan KAKIŞ